Turnayı gözünden vuranlar bizden değildir,
Turnanın kalbinden dem vuranlar bu tarafa!
Birhan Keskin
Birhan Keskin
Aldıklarının hesabını yapmadan vermeye başladın mı?
Bir yabancıya gömleğindeki lekesinin ona yakıştığını söyledin mi?
Sadece kendi gördüğün rüyayı değil o yıkığın altında kalan çocuğun rüyasını da anlattın mı birilerine?
Kimin ayakkabısıyla gezdin zeytin bahçesinde , kimle üleştirdin mutlu sonlarını?
Kapı açıldığından beri bunları sorup duruyordu kendine. tüm mahsuplaşmayı küllükteki izmaritlere bıraktı.kırılmış saçlarına taktığı tokalarının da bir kırılmışlığı vardı elbet, özür diledi.bacaklarını karnına doğru çekti. akılsızlıklar temaşasıydı gördükleri, gönülsüz aşların karın ağrıttığı başlardı. renksiz, zevksiz kanıyordu durmadan.
üstünden iki şehir,üç solmuş fotoğraf, beş eskiyen ayakkabı , yollar, ağaçlar , denizler geçti... sesini değil sözünü yükseltenlerin parkında bir virgülün ucuna takıldı, bir bayrağı taşıdı, bir omuzdan tutup kaldırdı sonra. umutla göz göze geldi. hesap soran marşların notası oldu, her düştüğünde oturup ağlamayı değil; daha büyük düşüşler için defansa adam topladı. milyar yıllık evrende denk geldiği çağın tüm griliklerini maviye boyamak için girdi hilesiz oynayanların içine.
kilometrelerce yürüyen ayaklara da eyvallah
kaç deniz yıldızını denize geri attım bilmiyorum. kaç kilo ederdi eski kuşakların yükü bilmiyorum. ellerimdeki kağıt kesiklerini özledim o kadar. iki nokta üst üste kapa parantez